En zor bölüme geldik. Muhalefette bir bozgun havası var: Moral bozukluğuyla yenilgiye sorumlu aranıyor, suçlamalar, istifa çağrıları havada uçuşuyor. Kartlar yeniden dağıtılıyor. Oysa böyle durumlarda biraz geri çekilip muhasebe yapmak, yeni bir strateji kurmak ve ona uygun taktikler saptamak gerek.
Son seçimde Erdoğan’ın karşısında bir “negatif koalisyon” vardı.
“Neyi istediği”ne göre değil, neyi istemediğine göre oluşmuş bir geçici birlik… Kılıçdaroğlu, olağanüstü bir çabayla siyasi yelpazenin farklı kesimlerini biraraya getirdi, başarıyla tek hedefe yöneltti ve onları birarada tutabilmek için de çizgisinden tavizler verdi.
Şimdi Türkiye’ye bir “pozitif koalisyon” gerek. “hayır” dediklerinden ziyade “evet” dedikleri üzerinde uzlaşmış olanların birlikteliği… Gündelik çıkarlara değil, kalıcı ilkelere dayalı, korkuyu değil, umudu besleyen, uzun perspektifli bir demokrasi cephesi…
Erdoğan, yoksullarla varlıklılar arasındaki dikey bölünmeyi gizlemek için, onları kimlikleri üzerinden ayrıştıran bir yatay bölünmeyi kışkırttı. Toplum, aslında yukarıdakilerle aşağıdakiler arasında bölünmüşken, onları siyasi, etnik, dinsel hatta cinsel korkularla ayrıştırdı. Böylece evde yiyecek ekmeği olmayanlar bile ailesinin, dininin, ülkesinin, elden gittiği korkusuyla cepheleşti.
Şimdi yeni dönemin siyasetini kurarken, taşları yeniden yerli yerine oturtmak, kimlik siyasetinin yerine sınıf siyasetini koymak ve rol dağılımını buna göre yeniden kurmak gerek. O zaman bütün Kürtlerin terörist olduğuna inanan milliyetçiye de, eşcinselliğin aileyi dağıtacağından korkan muhafazakâra da, seccadeye ayakkabıyla basıldı diye dinin elden gittiğini sanan dindara da diyebiliriz ki, “Sen bu korkularla cebelleşirken maaşın un ufak oldu, çocuğun okula aç gitti ve seninle birlikte ülken de fakirleşti.” Büyük soygunda temel çelişkinin Kürtlerle Türkler, Alevilerle Sünniler, muhafazakârlarla modernler, laiklerle dinciler arasında değil, ülkeyi yağmalayanlarla bu yağma yüzünden aç kalanlar arasında olduğunu anlatacak bir yeni siyaset dili ve ona uygun siyasi güçbirliği… Gezi’nin yıldönümünde belki de hatırlamamız, kurmamız gereken yeni siyaset budur.
|