Ortadoğu’nun kaderi:
Bölge halkı, otoriter ama laik diktatörlerle onlara direnerek iktidara gelen şeriatçı örgütler tercihe zorlanıyor.
Ülkelerin adı, İran, Afganistan, Mısır, Libya, Irak, Suriye oluyor.
Liderlerin adı Pehlevi, Necibullah, Sisi, Kaddafi, Saddam, Esad oluyor.
Örgütlerin adı El Kaide, Taliban, IŞİD, El Nusra, Hamas, Hizbullah, HTŞ oluyor. Ancak bir gerçek değişmiyor: Ortadoğu’da laik-demokratik bir seçenek ortaya çıkmıyor. Bölge, onyıllardır laik otokrasiyle, şeriatçı baskı rejimi arasındaki el değişimlerine sahne oluyor.
Suriye’deki rejim değişikliğine bu tarihsel perspektiften bakınca şaşırmıyor insan… Daha önce nasıl İran’da Şah Pehlevi’nin, Afganistan’da Necibullah’ın, Libya’da Kaddafi’nin, Irak’ta Saddam’ın heykelleri devrildiyse şimdi de Suriye’de Esad heykelleri devriliyor. İktidarı “eli silahlı, başı sarıklı” cihatçılar devralıyor.
Yine değişmeyen bir sahne var: Nasıl Humeyni, Şah’tan sonra iktidara geldiğinde din adamlarının iktidarda rol oynamayacağını vaat ettiyse, nasıl Taliban iktidarı devraldığında Afganistan’da ılımlı mesajlar verdiyse, şimdi de Batı’da ve Türkiye’de “terör örgütü” sayılan HTŞ’nin lideri CNN’de uzlaşmacı yüzünü gösteriyor.
Ortadoğu’nun yakın tarihini bilenler için “Şark Cephesinde Yeni Bir Şey Yok”… Elbette otokratlarla İslamcılar arasındaki bu tahterevalli oyununa, denklemin tam ortasında yer alan uluslararası aktörleri de katmak lazım: ABD’den Rusya’ya, İngiltere’den İsrail’e pek çok ülke, çıkarları doğrultusunda bazen otokratları, bazen isyancıları destekleyerek, (ama demokrasiden yana hiç adım atmayarak) bu kanlı oyunun rejisörlüğünü üstleniyorlar.
Şimdi Şam’da ne olacağı üzerine kafa yoranların, İran’da, Afganistan’da, Libya’da, Irak’ta heykeller devrildikten sonra ne olduğuna bakmasında yarar var. Türkiye, böyle zorlu bir coğrafyada, laik bir cumhuriyeti ve zayıf da olsa bir demokratik bir rejimi yaşatmaya çalışıyordu. Ne yazık ki son 20 yıllık AKP iktidarı, Türkiye’yi bu ayrıcalıklı konumundan uzaklaştırıp Ortadoğu bataklığına çekti.
Suriye’yi önümüzdeki haftalarda daha çok konuşacağız. Ancak ilk şokun ardından, bu genel çerçeveyi hatırlamakta yarar var.
|