Türkiye’de 22 yıldır süren Erdoğan rejiminden bunalmış olan muhalifler, 1 Nisan’da umutlu bir sabaha uyandı. Yerel seçimler, “yenilmez” sanılan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yenilgisini haber veriyordu. İktidar partisi, sadece ülkenin büyük nüfusunun yaşadığı büyük kentlerde değil, onyıllardır hükmettiği kalelerinde bile ağır kayıplara uğramıştı. Buna karşın onyıllardır yüzde 25’lik bir oy oranına sıkışıp kalmış sosyal demokratlar, 46 yıl sonra ilk kez sandıktan birinci parti olarak çıkmıştı. Türkiye’nin her seçim gecesi izlemeye alışkın olduğu manzara bu kez değişti: Ana muhalefet partisi binasının önünde coşkuyla dans eden kalabalıklar, iktidar partisinin önünde ise mahzun bir sessizlik vardı.
Daha 10 ay önce, yüzde 52 oyla Başkan seçilen Erdoğan’ın partisi AKP yüzde 35,5’te kaldı. Bu trajik düşüşün pek çok nedeni var:
Birincisi, yerel seçimde yarışan Erdoğan değil, adaylarıydı. Yereldeki belediye başkan adayları onun siyasi ağırlığına sahip değildi.
Buna karşın sosyal demokratlar Ankara ve İstanbul’da başarısı kanıtlanmış iki adayla yarıştılar. İkisi de daha önce AKP’yi yenmiş isimlerdi. Ayrıca arada geçen 10 ayda sosyal demokratlar liderlerini değiştirmiş ve Erdoğan karşısında defalarca seçim kaybetmiş Kemal Kılıçdaroğlu yerine genç, yeni bir isimle yarışa girmişlerdi. Özgür Özel, ilk girdiği seçimde, partisinin oyunu yüzde 38’e yaklaştırmayı başardı.
İkinci belirleyici faktör, muhafazakâr seçmenin küskünlüğü oldu. Ekonomik olarak tam bir çöküş yaşayan AKP tabanı, Hazine’nin boşalmasıyla yıllardır aldığı ekonomik desteği kaybetti. Erdoğan, emeklilerin beklediği artışı yapamadı. Buna karşın AKP eliti de lüks yaşamlarından taviz vermedi. Erdoğan’ın “Oy vermezseniz hizmet alamazsınız” şantajı tam ters tepti. Seçmen, tepkisini, sandığa gitmeyerek ya da muhalifi adayları destekleyerek gösterdi.
Şimdi Türkiye’nin önündeki büyük soru, bundan sonra ne olacağı… 2028’de Başkanlık seçimi var. 70 yaşındaki Erdoğan’ın hem kişisel sağlık durumu, hem yaşadığı seçim yenilgisinden sonra o tarihe kadar dayanması zor. Sallanan iktidarını kurtarmak için, rejimin iplerini hepten sıkılaştırmayı mı, yoksa daha uzlaşmacı bir politikayı mı tercih edeceği merakla bekleniyor.
|