Türkiye gibi bir seçimli otokrasiden, demokratik bir ülkeye gelip seçimde otokrasi isteyen bir partinin yükselişini izleyince birçok ders çıkarıyor insan… İşte benim Türkiye ile kıyaslamadan çıkardığım dersler:
- KAPATMAZSAN KAPATIRLAR: Türkiye’nin demokratları, Erdoğan’ın bir baskı rejimi vaat ettiğini bile bile, onun demokrasiyi kullanarak demokrasiyi yok etmesine gözyumdu; partinin yükseliş aşamasında kapatılmasına karşı çıktılar. Şimdi Erdoğan kendi iktidarında birer birer o partileri kapatıyor. Almanya da demokrasiyi anayasal koruma altına almakta hayli gecikmişe benziyor.
- ALTERNATİF HALE GETİRMEK: Anti-demokratik bir partiye sandık başarısına rağmen koalisyonda yer vermemek, sistemden dışlamak çoğu zaman doğru, ama riskli bir siyaset… Ona karşı birleşen sistem partileri iktidarda başarısız olursa, sisteme sokulmayan parti yegâne “alternatif” haline geliyor. Sisteme tepki duyulanların oyları da onlara yöneliyor.
- “BULAŞICI ETKİ”: Tüm partiler AfD ile koalisyon yapmamakta kararlı. Ancak oylarını AfD’ye kaptırmamak için onun tabanına sempatik gelecek mesajlar vermeye başladılar. Bu, AfD’yi, “kendisi muhalefette, fikirleri iktidarda” bir parti haline getirebilir. Şimdiden göçmen siyasetlerini kısmen de olsa merkez partilere bulaştırmadılar mı? Unutmayalım: Taklitler aslını yaşatır.
- “DERİN ALMANYA”: Her ülkede bir anayasada anlatılan teorik düzen var, bir de ülkenin somut gerçekleri… Seçim haritasına baktığınızda bu gerçekleri net görebiliyorsunuz: Hemen her ülkede taşra ile büyük kentler, eğitimli kitlelerle eğitimsizler, sahillerle iç bölgeler farklı oy kullanıyor. O harita, size bir sorunu haber veriyor. Almanya’da da son seçim haritasına bakıldığında ülkenin doğusundaki çözülememiş sorun gayet net görünüyor. O anlamda AfD’nin bir sorunun nedeni değil, sonucu olduğu söylenebilir.
- GÜVENLİK ENDİŞESİ: Seçim öncesi artan “illegal göçmenler” kaynaklı saldırı haberleri, hiç kuşkusuz Almanya’da bir güvenlik endişesi yarattı. Güvenlik sözkonusu olduğunda toplumların demokrasiden kolayca taviz verebildiğini biliyoruz. Demokratik partiler “güvenlik-özgürlük” dengesine makul bir çözüm bulamadıkça, bu ikisinin birbirinin alternatifi olmadığını kanıtlayamadıkça “daha az özgürlük karşılığı daha çok güvenlik” vaat edenlerle baş etmek hayli güç olacak.
6. NE YAPMALI? Bugünün “alternatif”i, yarının iktidarı olabilir. Bunu engellemek için, demokrasiye dayanışma içinde sahip çıkmak, nefrete, ayrımcılığa, faşizme karşı birlikte direnmek son derece önemli; ancak yeterli değil. Tabandaki değişim talebini doğru teşhis etmek ve çözüm bulmak gerek. Acaba ırkçı bir partiye oy verenlerin ne kadarı gerçekten ırkçı, ne kadarı sisteme tepkisini bu yolla gösteriyor; bunu saptamak ve demokratik siyaseti ona göre restore etmek şart.
|