|
Ankara’da tam bir ip çekme yarışı yaşanıyor: Bir yanda Saray rejimi, Erdoğan’ın en güçlü rakibi İmamoğlu’nu ebediyen hapiste tutmak ve CHP’yi köşeye sıkıştırmak için yargı silahıyla saldırıyor, öte yanda ana muhalefet, bunun “köprüden önceki son çıkış” olduğunun bilinciyle canla başla mücadele ediyor. Demokrasiyle otokrasinin mücadelesinin belki de son raundu bu… O yüzden kritik bir aşama…
İmamoğlu’nu “diploması sahte” iddiasıyla, yolsuzluk suçlamasıyla, muhbirlerin iftirasıyla mahkûm ettiremeyeceğini gören iktidar, son koz olarak akıldışı bir iddiayı ortaya attı. İmamoğlu ve danışmanı Necati Özkan’ı casuslukla suçladı. İlk duyunca kimileri gülüp geçmiş, kimileriyse dehşete kapılmış olabilir. Ancak iktidar açısından bu iddianın somut nedenleri var. En önemlisi, bu iddianın bile İstanbul Belediyesi’ne kayyım atanmasına yetebilecek olması… Yani Türkiye’nin en büyük kentinin yönetimini seçimle kaybeden Erdoğan, şimdi bu küçük yargı oyunuyla kenti geri alabilir. İmamoğlu’na yönelik yolsuzluk suçlamalarına ikna olmamış AKP kitlesini, bu ciddi suçlamayla korkutmayı deneyebilir. Daha da önemlisi, bu iddiaya ortak ettikleri medya kuruluşlarını susturabilir. Nitekim bu sonuncusu hemen gerçekleşti ve muhalif safta yayın yapan üç bağımsız televizyon istasyonundan Tele1’in Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ da aynı casusluk suçlamasıyla gözaltına alındı. Kanala kayyım atanıp başına Erdoğan’a yakın bir medya kuruluşundan bir yönetici atandı. Kanalın arşivi sıfırlandı. Hemen yayın çizgisi değiştirildi. Muhalefetin medyadaki önemli bir kalesi çökertildi.
Ancak Özgür Özel’in karşı hamlesi hemen peşinden geldi. İmamoğlu’nun Pazar günü bir baskın kararla İstanbul Çağlayan adliyesine ifadeye götürüleceğinin öğrenilmesi üzerine Özel, İsviçre ziyaretini kesti ve İstanbulluları Çağlayan meydanına, İmamoğlu’na desteğe çağırdı. İstanbul Valiliği derhal meydanda gösteri yasağı ilan etse de kimse dinlemedi. Ve büyük bir kitle, Pazar günü meydanı doldurup İmamoğlu’nun yanında olduğunu haykırdı. Özgür Özel, konuşmasında, herkesi “pijamasını çıkarıp meydana koşmaya ve tarihe geçmeye” çağırdı.
Diyorum ya, otokrasiyle demokrasi arasında büyük bir ip çekme yarışı var: Hükümet, adalet dâhil bütün kurumlarıyla Saray’ı savunuyor. Ancak karşısında büyük bir halk kitlesi, demokrasi için ipe asılıyor. Sonuç, sadece Türkiye’nin değil, bölgenin de kaderini belirleyecektir.
|