Türkiye İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, kırmızı bültenle aranan 10 suçlunun altı ülkeden Türkiye’ye iade edildiğini duyurdu. Bakan, hangi suçluların, hangi gerekçeyle iade edildiklerini de sıralamış. Almanya’dan iade edilen suçlu, çocuk cinsel istismarından aranıyormuş. Bir çocuk istismarcısı, elbette iade edilmeli değil mi?
Değil. Üç nedenle:
Öncelikle bir temel ilke: Hiçbir demokrasi, hukukun olmadığı bir ülkeye iade yapamaz, yapmamalıdır. İade edilen kişinin adil yargılanmayacağı, hatta işkenceye uğrayacağı bilinerek yapılan iade, sadece insan hakları ihlali değil, otokratik rejimlere destek sayılır.
İkinci neden, iadeye konu olan suçun cezasız kalma ihtimalidir. Son örneği ele alalım: Türk basınına şöyle bir göz gezdiren herkes, çocuk istismarcılarının nasıl koruma altına alındığını hemen anlar. Bazen dini, bazen toplumsal gerekçelerle halı altına süpürülen bir suçtur bu; kuran kurslarında, çırak atölyelerinde çocuklara tecavüz edenler adeta kollanmıştır. Bir çocuk istismarcısının Türkiye’ye iadesi, ona ceza değil, ödül sayılır. Tahliyesi yakındır.
Bir neden daha var: Türkiye’de iktidar, muhaliflerini suçlu ilan edip susturmakta mahirdir. Hükümeti mi eleştirdiniz; “terörist”siniz; insan haklarından mı söz ettiniz; “ajan”sınız. Muhalefeti mi desteklediniz, “bölücü”sünüz. Rejim, onları muhalif oldukları gerekçesiyle geri alamayacağını bildiğinden çeşitli suçlar uydurur. İnterpol, Erdoğan’ın bu oyununu fark ettiği için Türkiye’nin kırmızı bültenle arama ve yakalama taleplerine uymuyor.
Bugünlerde Almanya’nın PKK üyeliği ile suçlanan Mehmet Çakas’ı iadesi bekleniyor. Sol Parti milletvekili Cansu Özdemir, İltica Dairesi’nin (BAMF) kararına tepki gösterdi ve iadeye karşı kampanya başlattı. Berlin, gerçekten suçluların cezalandırılmasını istiyorsa öncelikle Ankara’dan hukuk devleti olmasını, iade edileceklere adalet güvencesi vermesini, muhalif olmanın suç sayılmayacağını, suçluların kollanmayacağını garanti etmesini istemelidir. Hiçbir hükümet, suçlular cezalandırılsın derken Erdoğan’ın suç ortağı olmamalıdır.
|