Sevgili dostlar,

    Almanya, Haziran başında Mannheim’da bir Afgan sığınmacının bir polisin ölümüyle sonuçlanan saldırısını tartışıyor.Şeriat karşıtı "Pax Europa Yurttaş Hareketi"nin standına saldıran 25 yaşındaki Afganlı, bıçaklı saldırıda beş kişiyi de yaraladı. Saldırganın 10 yıldır Almanya’da yaşadığının ortaya çıkması, şeriat tartışmasına göç tartışmasını da ekledi. İçişleri Bakanı, “İslamcıları sıkı takipteyiz” derken Başbakan Scholz, sınırdışı düzenlemesini sertleştirme sözü verdi.
      Almanya’nın önünde iki tehlike var: “Hoşgörü” ve “İslamofobik görünmeme” adına siyasal İslam’a ve şeriatçı teröre gözyumma tehlikesi ile bir şeriatçının bireysel suçunu bütün bir etnik ya da dini gruba yükleyip nefreti körükleme tehlikesi… İlki şeriatçıların, ikincisi ırkçıların işine yarayacaktır.
      Almanya şeriatçı tehditle nasıl baş edeceğini düşünürken, Türk hükümeti, aynı sıralarda şeriat aleyhine konuşmayı cezalandırma telaşındaydı. YouTube’daki bir programda, şeriatı savunan ve şeriata karşı çıkan iki gencin tartışması, büyük ilgi çekti. Dört milyonu aşkın kişinin izlediği videoda şeriata karşı çıkan Diamond Tema, siyasal İslamcıların yoğun tepkisiyle karşılaştı. Tema’nın özellikle, Hz. Muhammed’in 6 yaşında bir kızla evlenip, 9 yaşında birleştiklerini söylemesi, İslam’a hakaret olarak yorumlandı. Birçok ilahiyatçı, bunun hadislerde yeralan bir gerçek olduğunu hatırlatsa da Tema önce Erdoğan’ın sarayı, sonra da Adalet Bakanı tarafından, “dini değerleri aşağılamak”la suçlanıp hedef gösterildi. Hemen hakkında savcılıkça soruşturma başlatıldı. Sosyal medyada ölüm tehditleri yoğunlaşınca da Tema, yurtdışına çıktı, “Onlara ters kelepçeli fotoğrafımı paylaşma zevkini tattırmayacağım” mesajı gönderdi. Hakkında yakalama kararı çıkartıldı. Bir grup ilahiyatçı, “Şeriat kurallarının insan onuruna yakışır bir karşılığı yoktur. Laiklik, yaşamsal önemdedir” açıklaması yaptı.
10 yıl öncesine kadar şeriat propagandasının cezalandırıldığı Türkiye’nin, bugün şeriatı eleştirenlerin suçlandığı bir ülkeye dönüştüğü en somut şekilde görülmüş oldu.

Can Dündar

ÖZGÜRÜZ

     Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF), dünyanın en etkili sivil toplum örgütlerinden biri… Dünya çapında gazetecileri korumasıyla tanınıyor. Sadece kınama mesajlarıyla yetinmiyor, aktif tavır ortaya koyuyor, kampanyalar yürütüyor, sonuç alıyor. Kişisel olarak ben de yargılanma sürecimde de, hapisliğim sırasında da, saldırıya uğradığımda da büyük desteklerini gördüm. Onların ödülünü aldım, onların girişimiyle “Paris’in Onursal hemşerisi” seçildim. Onların kurduğu “İletişim ve Demokrasi Komisyonu”nda görev yaptım. #ÖZGÜRÜZ’ün, Correctiv çatısı altında kurulmasına da yine RSF’in katkısı vardır. İşte o örgütün bugünkü devasa boyuta gelmesinde en önemli katkısı olan isim, Christophe Deloire 53 yaşında hayata veda etti 8 Haziran’da… Paris’teki cenaze törenine ve anma gecesine ben de katıldım. Deloire’ın örgütlediği, yardımına koştuğu, seferber ettiği yüzlerce gazeteci ile birlikte ona veda ederken, bize katkılarını anlatmaya çalıştım.
     Bazen bir insan, kişisel çabalarıyla büyük fark yaratabiliyor. Christophe onlardan biriydi. Anısı bizde yaşayacak.
 
Hepinize iyi haftalar.
 

Türkiye, tarihinin en büyük yürüyüşüne tanıklık ediyor.

#ÖZGÜRÜZ, Adalet Yürüyüşü'nü ilk gününden itibaren yakından izliyor.

Özgürüz Yayın Yönetmeni Can Dündar'ın "Büyük Yürüyüş" analizi:

1960 yılında, Türkiye’de baskıcı bir sağ iktidar ana muhalefet partisi CHP’yi kapatma hazırlığına girişip bütün gösterileri yasakladığında, CHP lideri İsmet İnönü müthiş bir “eylem” yapmıştı.