|
Geçen ay konuştuğum bir gazeteci arkadaşım, artık her gece huzursuz yattığını anlatmıştı; sabahın köründe bir polis baskınıyla uyandırılacağı tedirginliğiyle… Avukatları dört kez “Hazır ol. Sabaha gelecekler” diye uyarmış; dördünde de gelmemişler. Ama o, “Silivri bavulu”nu hazırlamış, başucuna koymuş. Her gece, kapısının yumruklanacağı lanetli sabahı bekleyerek yatağa gider olmuş.
Julian Barnes, “The Noise of Time” (“Zamanın Gürültüsü”) adlı kitabında, 1930’ların sonunda, Stalin’in “Büyük Temizlik” döneminde, Rus besteci Dmitri Şostakoviç’in ruh halini anlatır. Şostakoviç, rejim karşıtı görüşleri nedeniyle rejim basınının hedefindedir ve her sabah gizli polis tarafından götürülmeyi bekler. O kadar ki artık takım elbisesini çıkarmadan yatağa gitmektedir. Giderek, ailesi götürülüşünü görmesin diye, hazır tuttuğu bavulla apartman boşluğunda, asansörün önünde nöbete başlar. Ve bir sabah gelirler.
Türkiye’de de –yine- bir sabah geldiler geçen hafta… Altı meslektaşımızı sabah uykusundan uyandırdılar. Hepsi en az 40 yıldır Türkiye’nin tanıyıp bildiği, okuduğu isimlerdi. Hepsi bir süre önce rejim basını tarafından hedef gösterilmişti. O günden beri tedirgin bir bekleyiştelerdi. Hepsi, polis eşliğinde Emniyet’e götürüldü. Orada haklarındaki suçlamayı öğrendiler: Erdoğan’ın en iddialı rakibi, İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bir danışmanından düzenli para almakla suçlanıyorlardı. Ortada kanıt yoktu; bir gizli tanık ifadesi vardı sadece… Onlardan, para almadıklarını ispat etmeleri isteniyordu. Gözaltına alınanlardan Ruşen Çakır’a sorulan bir soru, aslında bütün soruşturmanın ve rejimin özünü ortaya koyuyordu:
“’İmamoğlu Mucizesi’ başlığını neden attın?”
Gazeteciliğin suç haline gelişinin kanıtıydı bu soru… Savcı, suça kanıt bulamayınca bu seferlik –telefonlarına el koyup yurtdışına çıkış yasağı getirerek- salıverdi meslektaşlarımızı… Ancak gereken mesaj verilmişti: Bundan böyle herkes yazdığı yazıya, kullandığı sözcüğe dikkat edecekti. “Zamanın gürültüsü” öyle gerektiriyordu.
Bütün bu baskılara, yıldırmalara, korkutmalara rağmen her riski alarak yazmaya, söylemeye devam eden meslektaşlara selam olsun.
|