20 yıldır iktidarda olan, Türkiye’ye tarihinin en ağır ekonomik çöküntüsünü yaşatan, hasta adam, ülkenin yarısı karşısındayken nasıl yine kazanabildi? Gelin madde madde bakalım:
- Güçlü otoriter lider arayışı ve değişime karşı milliyetçi tepki, küresel bir hastalığa dönüşmüş durumda… Türkiye de, tüm dünyaya yayılan bu sağ popülist virüsün etkisi altında…
- Son 50 yılda kuran kurslarından, imam hatip liselerine, tarikat yurtlarından cemaat okullarına devasa bir dindar nesil yetiştirildi. Erdoğan, bu seçmen tabanını hazır buldu; iktidarı döneminde onu genişletti ve sonuç aldı.
- Muhalefet, sadece Erdoğan’a karşı değil, valisinden yargıcına, polisinden kamu televizyonuna, parti organına dönüşmüş bir devlet aygıtına karşı mücadele etti. Ve bu devasa güç karşısında kaybetti.
- Erdoğan, en dişli rakiplerinden Selahattin Demirtaş’ı hapiste tutarken, yarışın en güçlü adaylarından Ekrem İmamoğlu’nu son anda bir dava tehdidiyle devre dışı bıraktı. Eksik kadroyla sahaya çıkan muhalefeti, hakemi de satın alarak yendi.
- Muhalefet ekonomik krizi öne çıkarırken, Erdoğan güvenlik kartını oynadı. Korkuları büyüttü. Ülkenin, ailenin, dinin tehdit altında olduğunu sürekli vurguladı. Birçok başka ülkede olduğu gibi, insanlar korkunca, diğer sorunlarını erteleyip koruma ve istikrar vaat eden güçlü adama sarıldı.
- Çok adaletsiz bir kampanya yaşadık. Hem kamu televizyonu, hem medyanın büyük bölümü Erdoğan’ın emrindeydi. O, 24 kanalda birden yayın yaparken, muhalefet lideri tek kanalda konuşabiliyordu. Cumhurbaşkanı, geriye düştüğü anda açıkça yalan söyledi. “Terör örgütü Kılıçdaroğlu’nu destekliyor” mesajı veren bir sahte videoyla kitleleri kandırdı. “Bu yalan” diyen muhalefet sesini duyuramadı.
- Erdoğan daha önce hapse girmesine neden olan şiirde söylediği gibi, “camileri kışla, müminleri asker” haline getirdi. Son seçim mitingini bir camide yaptı. İstanbul’da bir imam, “seçim gecesi silahlarınızı hazırlayın. Benim iki silahım da dolu” diye hutbe verdi. İktidar ortağı MHP lideri, muhalifleri için “Bu hainler ya müebbet hapis ya vücutlarına kurşun alır” dedi. Silah, kampanyanın başköşesinde asılıydı.
- Öte yandan çok farklı eğilimlerden partileri buluşturan altılı muhalefet, bir yamalı bohça görüntüsü verdi. Son düzlükte dağılmaya yüztutan, birbiriyle uyumsuz mesajlar veren ittifak, kitleleri yeterince inandıramadı. Kılıçdaroğlu, milliyetçi seçmeni kazanmaya çalışırken, Kürt seçmenin bir kısmını küstürdü. Muhtemel koalisyonunun kaos yaratacağı endişesi, kararsız seçmeni istikrar vaat eden güçlü lidere yönlendirdi.
- Erdoğan, mülteci krizinden sonra Ukrayna krizini de fırsata çevirdi. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini veto ederek, hem Batı, hem Putin’le ilişkisini sürdürerek, mülteci kartını öne sürerek Avrupa’dan gelebilecek eleştirileri engellerken, kendisini içerde “dünyaya yön veren lider” olarak pazarladı.
- Erdoğan, görkemli sarayında yandaş gazetecilerle röportaj yaparken, rakibi mütevazı mutfağında çektiği videolarla “sizlerden biriyim” mesajı veriyordu. Seçmenin yarısı, kendisi gibi birine değil, “Ben sizi yönetirim” diyene oy verdi.
|
|
Hükümet yanlısı medyadan yayılan propagandanın, Türkiye’deki (ve Almanya’daki) seçmen üzerindeki negatif etkisi, önümüzdeki dönemde bolca tartışılacaktır. Sağlıklı bilgilendirilmeyen, yalana kolayca inandırılan seçmene karşı, doğru haber veren alternatif medya kanalları açmanın zorunluluğu ve aciliyeti ortada… Şimdi, yalana karşı gerçeği savunmak için elbirliğiyle çalışmak, sağlıklı haberleşme kanalları açmak, açık olanları yaşatmak zorundayız. #ÖZGÜRÜZ’ün kuruluş amacını oluşturan bu zorunluluk, bugün çok daha can yakıcı şekilde hissediliyor. Biz, kararlılık ve cesaretle bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Ancak önümüzdeki zorlu süreçte bunu yapabilmek için desteğinize her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.
Hepinize iyi haftalar.
|
|
|
|